21 Ocak 2012 Cumartesi

BOĞAZA RANT KÖPRÜSÜ

İstanbul boğazına yapılması planlanan üçüncü köprü ile ilgili pek çok şey yazılıp çiziliyor. İçlerinde en çok Metin Münir'in Milliyet Gazetesindeki köşesinde yazdıklarını beğendim, hak verdim. Metin Münir'e katılıyorum; Amaç İstanbul trafiğini rahatlatmak değil, siyasi rant yaratmaktır.  Üçüncü köprü güzergahının tartışıldığı günlerde bile, tartışmanın beyhudeliği,  güzergahın İstanbul'un kuzeyinde olacağı belliydi.

Göktürk, Işıklar, Ağaçlı tarafını bilir misiniz bilmem.  O taraflardaki firmalardan, köylerden tanıdıklarım var. Öyle şeyler duyuyor görüyordum ki, kolay kolay inanılmaz.  Mesela uzun bir süredir o bölgede ormanın içlerine duble yollar yapılıyor.  Yol Göktürk, Kemerburgaz üzerinden TEM'e bağlanıyor. Bunları gördükçe ve  köylülerin, o bölgede çalışanların konuştuklarını duydukça, daha proje açıklanmadan çook önce, çevremdeki herkese üçüncü köprünün İstanbul'un kuzeyinden geçeceğini söylüyordum. Ama kimseyi inandıramıyordum. Çünkü mantıklı değildi.

Karadeniz kıyısındaki kömür madenleri kapatıldı. Maden çukurlarını doldurmak için, İstanbul'un bütün hafriyat toprağı oraya yönlendiriliyor.  Bu duble yollar kamyonlar rahat gitsin gelsin diye mi yapıldı ? Tabi ki değil.

Ama buna rağmen İstanbul'un kuzeyindeki köylerde ne idüğü belirsiz, yeni kurulmuş maden şirketleri peydah oldu.  Köylülerin elindeki araziyi, maden arayacağız diyerek yok pahasına satın alıyorlar. Dahası satmak istemeyenden zorla alıyorlar. Köylülerin anlattığına göre; Madenlerle ilgili bir yasa varmış. Bir şirket bir arazide maden çıkartacaksa, arazi sahibinin rızası gerekmiyormuş satış için. Ziraat bankasında mülk sahibinin adına  açılan bir hesaba, arazinin bedeli (tabi ki komik rakamlar) yatırılıyor ve arazi maden şirketine geçiyor. Linyit madenleri kapatıldı, başka ne madeniymiş bu diyorsunuz. Söyleyeyim. Kum ve taş.  Yalandan bir şantiye kuruluveriyor hemen.  Tabii o bölgede yıllardır çalışan, kendi arazilerinden kum ve taş çıkartan bazı şirketler var.  Bunları tenzih ediyorum. Ama köylüden üç otuz paraya toplanan arazilerin, sonradan açıklanan üçüncü köprü güzergahında olması büyük tesadüf(!) değil mi?

Ne zaman, nerde okumuştum hatırlamıyorum. Bir yazıda diyordu ki, "Türkiye'de zengin olmanın yolu gayrimenkulden geçer.  Kimse çok çalışıp üreterek zengin olmaz. Vaktiyle satın aldığı gayrimenkullerin değer kazanmasıyla zengin olur."  Bu yazıyı okuduktan sonra çevreme daha dikkatle bakınmaya başladım.  Haklıydı yazan. En başta benim kendi babam. Yıllarca çalışıp çabalayarak başını sokacak bir apartman dairesi alabilmişti. Mütevazi mal varlığını ise, babasından kalan müstakil eve borçluydu. O ev kat karşılığı müteahhite verilmişti ve babam da şimdi rahatça geçimini sağlayan kira gelirlerine kavuşmuştu.  Ya da mobilya aksesuarları üreten bir firması olan müşterim. Küçücük bir atölye olduğu zamanları biliyorum. Şimdi Gebze Organize'de kocaman bir fabrikası, yanında çalışan yüzlerce işçisi var.  Çok akıllı, çok çalışkan, çok yaratıcıydı. Ama  ona da "yürü ya kulum" dedirten, bu saydığım özellikleri değildi.  Atölyeyi taşımak için üç otuz paraya aldığı arsanın olduğu bölge birden kalkınınca, nerdeyse on misli fiyata satmıştı o arsayı ve üzerindeki derme çatma binayı. Gebzedeki fabrikayı bu parayla kurmuştu. Yani orta bir sermaye birikimi yok, rant geliri var.

Bu ülkede yüzyıllardır insanlar devlet eliyle zengin edilirler. "Her iktidar kendi zenginini yaratır" diye doğruluğu ispatlanmış bir laf var.  Osmanlıda Padişah sevdiği kuluna varlık bahşederdi. Gözünden düşenden geri alırdı.  Şimdi o işi hükümetler yapıyor.

Şimdiki iktidarın tabanı biraz daha geniş, biraz daha yoksul ve biraz daha vasıfsız. Böyle bir kitleyi zengin etmenin yolu rant yaratmaktan geçer. Çünkü bu vasıfsız kitleye iş ihale edip,  yaptıramazsınız.  Yaptırırsanız, yaptıkları yalan yanlış  pistte gencecik bir kız ölür, gerçekte hızlı olmayan hızlı tren raydan çıkar,  yeni yapılmış yollar çöker ve bu yetersizlikler sonunda gelip o iktidarı vurur.  Oysa rant yaratmak en temiz iştir. İmara kapalı arazileri önce satarsın, sonra imara açarsın. Hoop, işte sana bir dolu yeni zengin.  Ömür boyu minnettar bir oy deposu. Üstelik onların nasıl ve niye yırttığını bilen daha geniş bir vasıfsız kitlenin de oylarını garantilemiş olursun. Çünkü umut fakirin ekmeği. Yeterince yakın dururlar, desteklerini esirgemezlerse,  Bir gün onlara da çıkabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder