Ayşe Arman'ın Mimar Sinan Üniversitesi mezunu bir Türkolog olan Ali Canip Olgunlu ile yaptığı "Cami de biziz, kilise de... Sinagog da biziz, tapınak da" başlıklı röportajı ve röportaja yapılan yorumları okudum az önce. Her zamanki gibi bazı yorumlardaki, ırkçılık, dar görüşlülük kanımı dondurdu.
Kimi insanlar için anlamak, kabullenmek bu kadar mı zor; bu topraklarda yaşayan herkes Türk ve Müslüman olmak zorunda
değil. Kökeninin Türk olduğunu ispatlamak zorunda da değil.
14 bin yıldır medeniyet var bu topraklarda ve biz onların
torunlarıyız. 1071 de Malazgirt savaşını kazanınca mevcut halklar pılısını pırtısını
toplayıp gitti, Türkler de gelip onlardan boşalan yerlere yerleşti diye bir
durum yok. Türkler de geldi, mevcut
halkların yanına yerleşti. Kültürler birleşti.
Tabi ki yönetici sınıf Türkler olunca, Türkçe yaygınlaştı, ana dil
haline geldi ama yerleşik halkların dilleri de birden bire kaybolmadı ki.
Ailelerin içinde konuşulmaya devam etti, bir kısmı günümüze kadar geldi. Türk
kültürü baskın gelse de Anadolu’da o güne değin var olan kültürlerden
etkilendiler, tıpkı Müslüman olduktan sonra Arap kültüründen de etkilendiğimiz gibi.
Ermenistan sınırı açıldığı ve Ermeni televizyon kanalları Doğu
Karadenizde izlenebilir hale geldiğinde Hemşince bilen ( evet böyle bir dil
var) Hemşinliler fark etti ki Ermeniceyi anlıyorlar. Hemşinde bugün yaşayan herkes kendisini
Müslüman- Türk olarak tanımlar. Ama
Hemşince diye bildikleri dilin Ermenice’nin bir lehçesi olması şaşırtıcı mı?
Bence değil. Bu gerçek o insanlara bir hakaret de değil. Adı üstünde "gerçek" sadece.
Türk dili ve kimliği’nin yanında başka dil ve kimlikler
barındırmak, bizi ancak zenginleştirir. Hain yapmaz. Hain diye vatanını, milletini satana,
çocuklarının geleceğini türlü çeşit yöntemle çalana denir. Hain diye, kişisel
çıkarlarını ülkesinin çıkarlarının üzerinde tutana denir. Hain diye, geleceği düşünmeden bu ülkenin
kaynaklarını bugünden har vurup harman savurana denir.
Bu konuda başkaca da ne denir bilmiyorum!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder